Vize Masaj Salonu- Mutlu Son Hizmetler

Vize Masaj Salonu

Vize Masaj Salonu Merdivenlerden yukarı açık kapıya doğru var gücüyle koşturdu. Hemen peşinden da kendisi, merdivenleri ikişer ikişer a tla ¬ yarak koşturmaya başladı. Trager arkasından bağlarırdıysa d a o ku lak asmadan koşmaya devam etti. Trager beklemeden peşine düştü, o kadar hızlı koşuyordu ki ondan kaçamayacağını anlamıştı. Dev benzer biçimde, çok güçlü bir adam dı. Çocuk, merdivenlerin başına vardığında dönerek arkasına baktı. “Kaç,” dedi o yine.

“Sakın durma.” Çocuk kapının ötesine çöken kasvetin içinde kayboldu gitti. Tam o an da Trager’in, kot ceketine asıldığını hissetti. Köşeye sıkışmıştı. O an da elindeki votka şişesini tırabzanda kırıp sivri bir bıçağa dönüştürdü ve dönüp çılgın gibi Trager’a batırdı. Keskin camın deriyi yarıp kemiğe saplandığında karşılaştığı direnci hissettiği an da Trager’m çığlığı bodrumda yankılandı. Her yer kan olmuştu. Kıpkırmızı kan üstüne başına, ellerine fışkırıyordu… “Grace. Grace, tamam geçti artık. Güvendesin, ben yanındayım. Kâbus gördün o denli. Korkma, geçti.” Bu, Julius’un sesiydi, onu puslu karanlığın içinden çekip çıkarıyordu. Her zamanki gibi titreyerek sıçradı kâbustan.

Vize Masaj Salonu

Vize Masaj Salonu Nefes nefese gözlerini açtı. Biri onu tutmuş yatağa bastırıyordu. “Hayır.” Çılgın gibi çırpınıyor kurtulmaya çalışıyordu. Julius derhâl bıraktı onu. Grace aniden doğrulup nevresimleri kenara çekti ve bacaklarını yataktan aşağı bıraktı. Hemen nefes düzenleme rutinine başladı. Misafir yatak odasında uyumalıydım. Riske girmemeliydim. Ne sanmıştım ki? Nefes Al 251 “Özür dilerim,” dedi. Sesi titriyordu. “Eski bir kâbus. Uzun süredir görmüyordum ama Sprague’in cesediyle karşılaşmış olduğumdan beri…” “Anlıyorum,” dedi Julius. “Ben de yaşadım benzer şeyler.” Sesi, sanki kâbustan uyanan bir hanıma alışıkmış benzer biçimde sakin ve müşfikti.

Hayır, diye düşündü sonrasında. Kendinden bahsediyordu aslına bakarsak. “Kâbusun ne kirli bir şey bulunduğunu bilirsin o zaman,” dedi Grace. “bununla birlikte çok iyi bilirim.” Nefes egzersizleri işe yaramıyordu. Ayağa fırlayıp duvara astığı bornozu giydi. Pencereden dışarı baktı. Hâlâ karanlıktı ve yağmur yağıyordu ama şehir gecenin karanlığında ışıl ışıl parlıyordu. Nefes al. Döndü, Julius’un yataktan kalkışını izledi. Üzerinde duştan sonrasında giydiği tişört ve şort vardı. Birden onun bornozuna sarındığını fark etti.